13 Temmuz 2009 Pazartesi

TiksingeN

TİKSİNGEN
İnsanlar doğar,büyür,ölür…Ben sıçar,sevişir,yatarım.Her sabah kalkar,biramı bir güzel içerim.Sonra yanımda sızmış,her yanı piercingli kadınımın üzerine atlar,bir güzel tepinirim.Buna dayanamayıp uyanan kadın kalkar ve yeni gelen günü “what a fucking day” sözleriyle karşılar.Yooo! Yabancı sanmayın.Aslında öyle de bizden biridir.Ancak tepkilerini sürekli İngilizce vermek zorundadır.Çünkü o bir “tiksingen”dir.
Kadın da defolup gittikten sonra bütün tiksinmişliğimle evden çıkar,düşük belli pantolonumla sokaklarda ipsiz sapsız zağar gibi dolanırım.Geceye doğru bir kafede aylık geliri iki bin lira olan,fakat bu miktar votkaya değil de sadece biraya yettiği için sürekli fakirlikten yakınan kankalarımla buluşurum.Ortaköy’de her zaman takıldığımız mekanda içkilerimizi yudumlarken,bir yandan da hayatın anlamsızlığından,yaşama ateşimizin üstüne nasıl işediklerinden dem vururuz. Böyle konuştuğumuza bakmayın.Konuşuruz biz. Hayatımıza kimin işediği hakkında hiçbir fikrimiz yoktur.
Gel gelelim bir süre sonra oturduğumuz kafeden de tiksiniriz.Beyoğlu’na doğru yollanırız.Hep tiksindiğimiz halde neden sürekli aynı mekanlara gittiğimizi de hiç bilmiyoruz.Sık sık bu tiksinç hayata dayanamadığımız için intihara kalkışırız ama hemen arkasından arkadaşlarımızı arar,bizi kurtarmalarını söyleriz.G.tümüz yemiyor sanmayın sakın.Sorun şu ki, biz ölümden de tiksiniyoruz.

(Sevimsiz tiksingenimizin macerası burada bitmiyor.Diğer sayılarımızda tam gaz devam edecek.Merakla bekleyin.)

0 söyleyeceklerim var:

Yorum Gönder

| Top ↑ |