18 Aralık 2009 Cuma

BİZ

İnsanların birbirine müdahale etmesinin söz konusu olmadığı bir dünya hayal ediyoruz. Müdahalenin meşru olduğu yada yasaklandığı değil, böyle bir durumun söz konusu bile olmadığı bir hayatı düşlüyoruz. Ne kadar yaşanılası bir dünya olurdu, ne kadar yaşayası insanlar olurduk… Tüm insanların kendini aşmış, kendinden öte olanı verebilmiş varlıklar olduğu bir evreni özlüyoruz. Gidene kimsenin ağıt yakmadığı, gelene kapının hiç kapanmadığı bir evren. Kimsenin hayattan alabileceğinden fazlasını beklemediği, dolayısıyla ağır mutluluklar-mutsuzluklar yaşamadığı tam bir iyilik hali. Kavramların tüm anlamını yitirdiği, anlamın kendi anlamsızlığına ulaştığı bir üst nokta. Fakire fakir, zengine zengin diyemeyeceğimiz, çünkü bu kelimelerin anlamını unuttuğumuz bir kapalı kutu.
İnsana saplanan bıçakların soyut bir nesne misali içinden geçip arkadan çıktığı, acıtmayan, kanatmayan bir şiddet. Kimsenin yara almadığı, kabukların henüz bağlanmadan döküldüğü bir vücut. Ruhla arkadaş olan bir beden. Sözcüklerin hepsinin kendi anlamının dışında işlemesi. Küfürün güzelliği, iltifatın riyayı çağrıştırdığı bir lugat.
Safları sıklaştırın diyemeyeceğimiz, çünkü saf diye bir olgunun kalmadığı günlük hayat, taraf olmayanın bertaraf olmadığı bir kayıtsızlık, politika sözcüğünün kendi arasında bölünerek tilki ve katil sözcüklerini oluşturduğu, bunların da kelimenin tam anlamını sonuna kadar karşıladığı bir zincirleme mantık yürütme süreci, meclislerin, grup toplantılarının, kravatların, siyah mercedeslerin bir anda kayıplara karıştığı, varlığımızın Türk varlığına armağan olmadığı,illa bir yöneten olacaksa iktidarda Pink Floyd’un bulunduğu bir siyasi rejim.
Müslümanın en yakın arkadaşının ateist olması, ateistin huzur bulduğu tek sesin ney sesi olması, semazenlerin artık toplantılarda, partilerde, etkinliklerde dansöz misali boy göstermemesi, Kur-an’ın şifresinin çözülmemesi, Kur-an’ın şifresinin okuyanın kendinde saklı olması, vahdet-i vücutla panteizmin aynı şey olduğunun bir zahmet anlaşılması, Şems’in bir küfe şarap içmesi, Şems’in siyah cüppesi, korkuya değil, sevgiye inanması insanların.
Yalnızın kalabalıklar tarafından kuşatılmadığı, herkesin eninde sonunda yalnız olduğunu anladığı bu yüzden kalabalıklaşmak için çaba göstermediği , tek başına da eğlenebildiği, bireycilikle bencilliğin aynı anlama gelmediği, herkesin kendi öz değerini bildiği ve ona sahip çıktığı, hal böyle olunca da kimsenin bir başkasını düşünmesine kendiliğinden gerek kalmadığı, dolayısıyla da bunun bencilliğe değil, karşılıklı saygıya neden olduğu, en sonunda da şiddetin tamamen ortadan kalktığı bir hayat.
Annelerin sahiplenme duygusunun ortadan kalktığı bir metabolizma, ailelerin çocukların üstüne titremediği bir güven ortamı, topu inşaata kaçan çocuğun sağlam çıkabileceği bir refah durumu, babaların en hassas olduğu konunun kızları olmaması, kızların babalarından kaçmak için henüz çocuk yaştayken anne olmaması, evliliklerin hiç olmazsa birkaç tanesinin iyi örmek teşkil ettiği bir toplumsal yapı.
Geniş insanlar. İçten kahkahalar. Koyulmamış yasaklar. Uyulmamış kurallar. Çizilmemiş sınırlar. Asılmayan suratlar. Kınamayan bakışlar. Ayıplamayan çehreler. Gerek duyulmayan eleştiriler. Ciddiye alınmayan şakalar. Birden kopmayan dostluklar. Birden çok saçma bir şekilde kopmayan dostluklar. Oluşmayan kişisel husumetler. Ortaya çıkmayan kültürel farklılıklar. Özlenmeyen insanlar. İşlenmeyen cinayetler. Söylenmeyen yalanlar. Edilmeyen dedikodular.
İnsanların birbirini sevdiğinden emin olması, birini seviyorsak sadece seviyor olmamız, aşk deyince aklımıza yalnız akşam olup hüzünlenmelerin, gözlerinin rengine hasret kalmaların anlaşılmaması, gecenin gündüzün aşktan ibaret olması, aşkın boş zaman uğraşı olmaktan çıkması, aşk deyince akan suların durması, aşk deyince gözbebeklerinde onun isminin okunması, aşk deyince yanmak, aşk deyince küllerinden doğmak…
Bütün bunların olmasını isterdik ama kötü zamanlar, kötü müzikler, kötü evler, kötü kardeşler, kötü yazılar, kötü anneler, kötü babalar, kötü okullar, kötü sokaklar, kötü aşklar bir bir içimize saplandılar…
Biz kim miyiz?
‘Biz bu dünyanın şarkı söyleyen ve dans eden pislikleriyiz’

0 söyleyeceklerim var:

Yorum Gönder

| Top ↑ |